Sağlık
Verem Hastalığı Nedir? Teşhisi ve Tedavisi Nasıl Yapılır? 20.09.2018


 

Verem veya tüberküloz (kısaca TB), bakteriyel ve bulaşıcı bir hastalıktır. Halk arasında ince hastalık olarak da bilinir.  Mycobacterium tuberculosis mikrobunun neden olduğu uzun seyirli ve granülomatöz  karakterde bakteriyel ve bulaşıcı bir enfeksiyon  hastalığıdır.

Tüberküloz birden fazla organda görülebilen bir enfeksiyon olmasına karşın, daha çok akciğerler ve akciğerlere ait mediastinal lenf bezlerinde gözlenir. Basil, aktif bir tüberküloz hastasından öksürük, hapşırık ya da diğer yollarla tükürük içerisinde havaya damlacık yoluyla saçılır ve havada asılı kalan partiküllerin alınmasıyla enfeksiyon yayılır.  Pek çok vakada bakteri akciğerlere yayılarak tüberkül denen peynir benzeri yapılar oluşturur ve solunum dokularına zarar vererek akciğerlerde oyuklar oluşturur. Kan dolaşım sistemindeki hasar nedeniyle, hastalığın ileri safhalarında hasta parlak renkte kan tükürebilir. 
Genel olarak Mycobacterium. türlerinden ileri gelen tüm enfeksiyonlar mikobakteriozis olarak isimlendirilmekle birlikte tüberkülozis terimi sadece insan ve sığırların mikobakteriozisinde kullanılır. İnsanlarda çoğu enfeksiyon semptomsuzdur ve latent enfeksiyon olarak kalır. Bunların da yaklaşık onda biri ilerde aktif enfeksiyona (hastalığa) ilerler.

Bulaşma

Hastalığın bulaşmasında portörler (Taşıyıcı ya da vektör epidemiyolojide: bir mikroorganizmayı veya parazit bir canlıyı vücudunda barındıran ve başka canlılara ulaşmasına aracılık eden canlılara denir. Taşıyıcılar enfeksiyon nedeni olan bakteri, kene, bit vb. canlıları üzerlerinde taşıyabilen eklem bacaklı, omurgalı veya omurgasız gibi gelişmiş canlılar olabildiği kadar, yapısında değiştirilmiş gen bölgelerini konağa aktarabilen basit yapılı bakteriler gibi canlılar da olabilirler.) önemli rol oynarlar. Aktif akciğer tüberkülozlu hastadan öksürük, hapşırık, konuşma, şarkı söyleme ya da tükürme gibi eylemlerle, 0,5 - 5 mikron çapında bulaşıcı damlacıklar dışarı atılır. Tek bir hapşırıkla 40.000 damlacık dışarı atılabilir. Bu partiküller havada asılı kalarak bir süre canlılıklarını korurlar. Sağlam kişilerin bu partikülleri almasıyla hastalık bulaşmış olur. On bakteri bile enfeksiyona neden olabilir. En bulaştırıcı hastalar balgam mikroskopisinde basil görülen akciğer ve larinks tüberkülozlu hastalardır. Mikroskopisinde basil gösterilemeyen hastaların bulaştırıcılığı düşüktür. Bulaşma riski en yüksek grup ise hasta ile yakın temaslılardır. Bunlar; aile fertleri, ev arkadaşları, işyeri arkadaşlarıdır. Uygun ve düzenli tedavi ile bulaştırıcılık 2-3 haftada sona erer. Bu sebeple hasta izole edilmeli ve tedavisine hemen başlanılmalıdır. Aktif ancak tedavi edilmemiş tüberkülozu olan bir kişi yılda 10-15 insana hastalık bulaştırabilir.

Patogenez

Mycobacterium tuberculosis ile enfekte olanların yaklaşık % 90'ı asemptomatik latent enfeksiyon olarak kalır, latent TB olgularınında ömürleri boyunca % 10 oranında verem hastalığına ilerleme riskleri vardır. Ancak tedavi edilmediği takdirde aktif TB olgularında ölüm oranı % 50'den daha fazladır.

Enfeksiyon küçük partiküller içindeki bakterilerin alveollere ulaşmasıyla başlar. Basiller buradaki makrofajlar tarafından alınırlar ancak öldürülemezler ve makrofaj içinde çoğalmaya devam ederler. Akciğerde ilk etkilenen bölgeye Ghon odağı denir ve genellikle akciğerin üst lob alt kısmında ya da alt lob üst kısmında yerleşmiştir. Çoğunlukla enfeksiyon burada sınırlandırılır. Ancak bazı bakteriler lenf yoluyla lenf bezlerine kan yoluyla da beyin, böbrek, kemik ve vücudun diğer organlarına yayılabilirler. En az etkilenen organlar kalp, iskelet kasları, pankreas ve tiroid bezidir.

Tüberküloz, granülomatöz inflamatuar durumlardan biri olarak sınıflandırılır. Makrofajlar, T lenfositler, B lenfositler ve fibroblastlar burada görev alırlar. lenfositler, enfekte makrofajları çevreleyerek granülomları oluşturur. Granülom mikobakterilerin yayılmasını engeller ve bağışıklık sistemi hücrelerinin etkileşimi için yerel bir ortam sağlar. Bakteriler granülom içinde atıl hale gelirler ve latent enfeksiyon oluştururlar. Tüberküloz granülomlarının bir başka özelliği, tüberküllerin merkezinde anormal hücre ölümü (nekroz) gelişmesidir. Çıplak gözle doku yumuşak beyaz peynir görünümünde olduğundan kazeöz nekroz olarak adlandırılır.

Bilinen en eski hastalıklardan biri olmasına, sebebinin kesin olarak bilinmesine, 50 yıldır tedavisinin mümkün olmasına ve üstelik korunabilir bir hastalık olmasına karşın, hâlâ dünyada en yaygın ve ölümcül bulaşıcı hastalıklardan biri olmaya devam etmekte ve yılda üç milyonu aşkın kişi verem nedeniyle kaybedilmektedir. Yerküre üzerinde yaşayan her üç kişiden birisi tüberküloz ile karşılaşmış ve onunla tanışmış durumdadır.  Halen yılda 8 milyon yeni verem hastası teşhis edilmektedir.

Türkiye gibi gelişmekte olan ülkelerde nüfusun çok büyük bir bölümü Mycobacterium tuberculosis bakterisi ile çocukluğunda karşılaşmıştır. Hastalık farkedilmeden geçirildikten sonra, bakterinin. Çok dirençli olması nedeniyle, vücutta uyur bir şekilde kalır. Kişinin savunma sisteminin zayıfladığı durumlarda yeniden hastalık oluşturma potansiyeline sahiptir. Hastalanan kişinin tanısı konulduktan sonra mutlaka en az 6 ay süreyle ilaç tedavisi görmesi gerekmektedir. Tedavi ile iyileşme görülen hastalar Verem Savaş Dispanseri 'ne kontrole giderler. Önceleri sık olan kontroller daha sonra hastanın durumuna göre daha seyrek olur.
Alınan etkenler öncelikle primer efekt denilen lezyonları oluşturur. Burada makrofajlar etkenleri fagosite ederek lenf dolaşımı aracılığıyla yakın lenf yumrularına götürür. Burada ise etkene karşı tekrar yangısal bir reaksiyonun oluşturduğu primer kompleks denilen yapılar oluşur. Mekanizma şöyledir: Makrofajlarca fagosite edilen etkenler yüksek virulensa ve barındırdıkları enzimler sayesinde makrofajların ölümüne neden olur. Fagosite edilen etkenlere karşı makrofaj lizozomları peroksidaz, süper oksit dismutaz ve iNOS (Nitrik oksit sentetaz) gibi reaktiflerin yanına defensin adı verilen molekülleri de üretir fakat Mycobacterium etkenlerine karşı bu işlem başarısız olur. Bunu diğer fagositlerin göçü izler. Ölen makrofajlar ve lenfostiler fagositoza devam eder ancak etkenler her defasında bu savunma hücrelerini öldürerek serbest kalır. Bunu izleyen süreçte majrofajların salgıladığı Growth faktörleri ve fibronektik gibi mediatörler bölgeye fibrosit göçünü sağlar. Fibrositler fibrin ve bağ doku üretmeye başlayarak etkeni kapsül içinde (tüberküloz granülomu, Ghon fokusu) sınırlandırmaya çalışır. Tüm bunlar süregelirken granülomun merkezinde nekrotik yani ölü hücrelerden oluşan bir alan vardır. Burada post disftrofik kalsifikasyon sonucu kalsiyum tuzları çöker. Tipik olgunlaşmış bir granülom şunları içerir; merkezde kalsifiye alan, bunun etrafında kazefikasyon nekrozu geçirmiş savunma hücreleri, nekrotik kuşakta histopatolojik tanıda önem taşıyan Langhans tipi dev hücreleri ve en dışta bağ doku kapsülüdür.

Verem Hastalığı Teşhisi

Hastalığın teşhisi balgamın özel boyalar ile boyandıktan sonra, mikroskopta muayenesi sonunda, hastalık etkeni olan Mycobacterium tuberculosisin gösterilmesi ile konulur. Ayrıca balgamın özel işlemlerden geçirildikten sonra kültüre ekilmesi sonucu, kültürde üremesi de tanıyı kesinleştirir. Bazen, balgam muayenesinde hastalık etkeni görülemez iken, kültürde üreyebilmektedir. Balgam muayenesi hemen sonuç verirken, kültür sonucu iki ay gibi bir süre sonunda elde olunmaktadır. Bazı kültür tekniklerinde daha kısa sürede sonuçlar alınabilmektedir.

Akciğer grafisi en çok görülen form olan akciğer tüberkülozunun tanısında diğer önemli bir testtir. Ayrıca hastalık etkeni ile karşılaşılıp karşılaşılmadığını gösteren PPD testi ya da TDT denilen tüberküloz deri testi yapılır.

Hastalığın sık görülen formlarında balgamın mikroskop altında muayenesi, kültüre ekilmesi, akciğer filmi tanı için çoğunlukla yeterlidir. Ancak bakteriyolojik muayene yapmadan, sadece akciğer filmi ile tanı konulması yeterli değildir.

Vereme Hastalığına Ne İyi Gelir

Sarımsak: Sarımsak, vereme neden olan bakterileri yok eden sülfürik asit açısından zengindir. Ayrıca, bakteri gelişimini inhibe ettiği görülen allisin ve ajoen de içermektedir. Diğer yandan, antibakteriyel özellikleri ve bağışıklık artırıcı etkisi verem hastaları için son derece yararlıdır. 

Muz: Muz, verem hastalarının bağışıklık sistemini artıracak besin maddelerinin ve kalsiyumun mükemmel bir kaynağıdır. Ayrıca öksürük ve ateşi hafifletmeye de yardımcı olabilmektedir.

Bektaşi Üzümü: bektaşi üzümü, antiinflamatuar ve antibakteriyel özelliklere sahiptir. İçinde bulunan çeşitli besinler vücuda gerekli olan enerjiyi sağlamakta ve vücudun düzgün çalışma kapasitesini artırmaktadır. 

Portakal: Portakal pek çok önemli mineral ve bileşiği içermektedir. Portakal suyunun ciğerlerde salgı etkisi bulunmaktadır. Böylece, vücudu enfeksiyonlara karşı korumaktadır. Aynı zamanda, bağışıklık sistemini artırmak için idealdir. 

Karabiber: Karabiber akciğerleri temizlemeye yardımcı olur. Veremle ilişkili göğüs ağrılarını hafifletmek içinde oldukça etkilidir. Ayrıca, antienflamatuar özelliklerinden dolayı bakterilerin neden olduğu iltihaplanmayı ve sürekli öksürüğü de azaltabilmektedir.

Ceviz: Ceviz, vücuda güç verme yeteneğine sahiptir ve özellikle veremden mustarip olan kişilerin bağışıklık sistemini artırmaya yardımcı olabilmektedir. Cevizde bulunan çeşitli besinler iyileşme sürecini hızlandırabilmektedir. 

Nane: Nane güçlü bir antibakteriyel olduğu için verem tedavisine yardımcı olabilmektedir. Nane, mukusun dağılmasına, organların canlandırılmasına ve akciğerlerin beslenmesine yardımcı olurken, verem için alınan ilaçların tehlikeli yan etkilerini önlemeye de yardımcı olur.

Yeşil Çay: Yeşil çay, yüksek antioksidan içeriği ve bağışıklık sistemi güçlendirici özellikleri nedeniyle verem tedavisine yardımcı olabilmektedir. Ayrıca, hastalığa neden olan bakterilerin çoğalmasını engelleyebilen polifenol bileşikleri de içermektedir. 

Ananas: Ananasta bulunan bir enzim olan bromelain, verem için başka bir doğal tedavi yöntemi olarak görülmektedir. Hastalığa neden olan patojenlere hücre ölümünü getiren proteinlerin düzenlenmesine yardımcı olabilmektedir. 

Su Kabağı: su kabağı, su ve lif açısından oldukça zengindir. Ayrıca, bağışıklık sistemini güçlendiren çeşitli besin ve mineralleri içermektedir. Günlük olarak tüketilen su kabağı verem ile mücadele etmeye yardımcı olmaktadır.

Zencefil : Yapılan araştırmalara göre, zencefil, verem bakterisi olan Mycobacterium tuberculosis bakterilerinin büyümesini durdurabilen, gingerol adı verilen önemli bir bileşeni içermektedir. 

Güneş Işığı: kemiklerde meydana verem için evde tedavi yöntemleri arıyorsanız, güneş ışığı tedaviye oldukça yardımcı olabilmektedir. Vücudunuzdaki düşük D vitamini seviyelerinin aktif verem geliştirme riski ile bağlantılı olduğu düşünülmektedir. Bunun için D vitamini takviyeleri alabilirken, güneş ışığıyla vücuttaki D vitamini seviyelerini yükseltmek de oldukça doğal bir yoldur. 

Süt: Süt, büyük bir kalsiyum kaynağı olduğu için bağışıklık sistemini güçlendirmeye yardımcı olabilmektedir. Özellikle, kemik veremi yaşanması durumunda vücutta iyi miktarda kalsiyum bulunması son derece önemlidir. 

Verem Tedavisi Nasıl yapılır?

Latent Evre Verem Tedavisi

Verem mikrobunun bulaşması durumunun gerçekleştiği fakat hastalığın aktifleşmediği duruma latent evre denilmektedir. Latent evrede veremin aktifleşmesi riski bulunmaktadır. Bundan dolayı doktor, isoniazid (INH) adı verilen ve veremin aktifleşmesini önleyen antibiyotik ilacı reçeteye ekleyecektir. Doktor bu antibiyotik ilacın, 9 ay boyunca günlük olarak kullanılmasını uygun görecektir. Ayrıca doktor, ilacın yan etkilerinden olan hepatit ve sinir hasarı gibi sorunların tolere edilmesi için, hastayı düzenli olarak kontrol etmektedir. Ek olarak doktor INH antibiyotiğinin yan etkilerini önlemek için B6 vitamini kullanılmasını önerebilir.

Aktif Evre Verem Tedavi

Bu durumda tedavi, antibiyotik yardımıyla verem enfeksiyonun iyileştirilmesi sürecini ve vücutta ortaya çıkabilecek dirençli bakterilerin engellenmesi sürecini kapsamaktadır. Tedavi genellikle ilk üç ay boyunca, INH, Priftin, pirazinamid ve etambutol (Myambutol) antibiyotiklerinin kombinasyonu şeklinde gerçekleşmektedir. Daha sonra ise altı ile on iki ay boyunca INH ve Priftin kullanılarak tedavi sonlandırılmaktadır.

İlaç Dirençli Tedavi

Bu durum, vereme sebep olan bakterilerin mutasyon geçirerek, verem ilaçlarına karşı direnç kazanması durumudur. Bu tür verem, hemen hemen her verem tedavisine direnmektedir. Ama neyse ki ilaç dirençli vereme hala çok nadir rastlanmaktadır. Bu hastalar, düzenli olarak ve aksatılmadan yapılan antibiyotik ilaç tedavisi ile iyileşebilmektedir.
 

Benzer Yazılar